Bu blogu okuyan tüm dostlarımızın yeni yılını kutluyoruz...
30 Aralık 2010 Perşembe
26 Aralık 2010 Pazar
2010 PARIS 5. ve son gün
Paris'te son günümüz, 17.30 uçağı ile dönüyoruz. Şehir bomboş, heryer kapalı, hatta cafelerin bazıları bile. Noel sabahı. Taksi şöförünün dediğine göre herkes evinde yemek yiyormuş:)))
Biz de Louvre tarafına gidip rue de Rivoli de, Mustafa Terzioğlu'nun tavsiyesi üzerine Angelina'ya gittik. Sıcak çikolatası ve Mont Blanc isimli pastası ile meşhur. Ama vitrinde neler yok ki...
Pyramid'in önünde sadece bizim gibi turistler vardı:)))) Bir gün öncenin kalabalığı yok olmuştu, herkes evinde Noel'i kutluyormuş.
Biz de Louvre tarafına gidip rue de Rivoli de, Mustafa Terzioğlu'nun tavsiyesi üzerine Angelina'ya gittik. Sıcak çikolatası ve Mont Blanc isimli pastası ile meşhur. Ama vitrinde neler yok ki...
Mont Blanc altı macaron, üstünde krema ve en üstte kestane... Gerçekten mutlaka denenmeli... Teşekkürler Mustafa önerin için...
Bunları yedikten sonra tabi ki yürümek gerekiyordu. Pyramid'ten Concorde meydanına kadar karlı bahçede yürüdük. Bugün hava güneşli ama ayaz var. Resmen ısırıyor...
Pyramid'in önünde sadece bizim gibi turistler vardı:)))) Bir gün öncenin kalabalığı yok olmuştu, herkes evinde Noel'i kutluyormuş.
Bu resim de tipik Paris hatırası oldu:))) Eyfel arkamızda...
Güzel bir tatildi. Uçak bir saat rötar yaptı, hava nedeniyle. Pistte buzlanma varmış. Hoş biz şanslıymışız, bir gün önce çoğu uçuş iptal edilmiş. Artık eve dönüp dinlenme zamanı. Ama ilk fırsatta gene gelinmeli bu güzel şehre...
24 Aralık 2010 Cuma
2010 PARIS 4. gün
Bugün gene sabahtan Opera, Madelaine tarafını turladık. Oglenden sonra da Marais'e gidip Eşref'in peynirlerini aldık. Rue de Bretagne'de bir çiçekçi, sadece ama sadece gül satıyor.
Bugün Noel olduğu için herkes telaş içinde. Saat 5'te hemen hemen bütün dükkalar kapandı. Ortalıkta kimse kalmadı, sadece cafeler ve lokantalar açık, onların da hepsi değil. Biz de Noel ayini izlemeye Notre Dame Katedraline gittik. Kalabalık.
Akşam yemeğimizi de St. Germain, rue de l'Ancienne Comedie'deki Le Procope'da yedik. 1686 yılından beri var olan bir lokanta. İnsanın inanası gelmiyor di mi. 324 senelik bir yer.
Gidecek olanlara tavsiye edilebilir.
Bugün Noel olduğu için herkes telaş içinde. Saat 5'te hemen hemen bütün dükkalar kapandı. Ortalıkta kimse kalmadı, sadece cafeler ve lokantalar açık, onların da hepsi değil. Biz de Noel ayini izlemeye Notre Dame Katedraline gittik. Kalabalık.
Akşam yemeğimizi de St. Germain, rue de l'Ancienne Comedie'deki Le Procope'da yedik. 1686 yılından beri var olan bir lokanta. İnsanın inanası gelmiyor di mi. 324 senelik bir yer.
Gidecek olanlara tavsiye edilebilir.
23 Aralık 2010 Perşembe
2010 PARIS 3.gün
Dün geceki yemekten başlayayım. Bar a Huites'te yiyeceğimizi yazmıştım dün. İşte bu tabağı yedik afiyetle:
Sabah St German de Pres kilisesinde mumlarımızı yaktık. Sonra da nihayet Laduree ye gidip gene pastalarımızı yedik. Benim yediğim St Honore inanılmaz bir şey:)) Bu arada kar da başladı ve bütün gün lapa lapa yağdı. Etraf bembeyaz...
Kara rağmen gene çok sıkı yürüdük bugün. Sözde bu sefer fazla yürümeden gezelim istiyordum ama yürümeyince de bir şey göremiyorsun.
Yarın Notre Dame'a gideceğiz. Noel ayini var. Izlemek istiyorum. Kilisenin önüne dev bir Noel ağacı yapmışlar.
Ile St Louise geçip Eşref'in favori dükkanı Lafitte'den kaz ciğerleri alındı:)))
Dünkü peynirci fotoğrafından sonra bugün de bir şekerci dükkanının resmini paylaşmak istiyorum. İnsanı neşelendiren bir dükkan.
Sabah St German de Pres kilisesinde mumlarımızı yaktık. Sonra da nihayet Laduree ye gidip gene pastalarımızı yedik. Benim yediğim St Honore inanılmaz bir şey:)) Bu arada kar da başladı ve bütün gün lapa lapa yağdı. Etraf bembeyaz...
Kara rağmen gene çok sıkı yürüdük bugün. Sözde bu sefer fazla yürümeden gezelim istiyordum ama yürümeyince de bir şey göremiyorsun.
Yarın Notre Dame'a gideceğiz. Noel ayini var. Izlemek istiyorum. Kilisenin önüne dev bir Noel ağacı yapmışlar.
Ile St Louise geçip Eşref'in favori dükkanı Lafitte'den kaz ciğerleri alındı:)))
Dünkü peynirci fotoğrafından sonra bugün de bir şekerci dükkanının resmini paylaşmak istiyorum. İnsanı neşelendiren bir dükkan.
22 Aralık 2010 Çarşamba
2010 PARIS
15 yıl sonra yine bir Paris seyahati. Arada var ama burada anlatacağım ikinci Paris seyahati. Bundan önceki 2008 yılındaydı ve gene Esref, ben ve Filiz gitmiştik. Bu sene de üçümüz Noel zamanı Paris'te olalım dedik. Gözünü sevdiğimin teknolojisi, laptopım yanımda, otelde internet, fotoğraflar anında makineye aktarılıyor ve burada yayınlanabiliyor. Böyle olunca da bilgiler taze taze aktarılabiliniyor. Unutmadan yazabiliyorum o zaman. Bundan sonraki seyahatlerde artık hemen notları buraya yazacağım. Hem otelde dinlenme zamanında oyalanmış da oluyorum.
Bu zamanlarda Paris inanılmaz güzel oluyormuş meğer. Her yer ışıl ışıl. Champ Elysee Bulvarındaki tüm ağaçlar ışıklandırılmış, kaldırımlar boyunca da Noel Marketleri açılmış. Cıvıl cıvıl, müzikler, insanlar...
Dün geldik Paris'e. Gündüz Marais tarafında gezdik. Gülserenciğimin Blogunda bahsettiği yerleri tek tek gezdik. Onun zevki bambaşka. Harika sergiler gördük Place de Vosges meydanındaki galerilerde. Öğlen yemeğini bu cafe de yedik ve ben bir kez daha anladım ki benim en sevdiğim mutfak Fransız mutfağı.
Tam karşısında bir peynirci var. Peynirci böyle olur dedirten cinsinden.
Akşam yemeğini de Serab Gencsu den aldığımız tavsiyeler üzerine Ecluse'de yedik. Peynir ve salam tabağı, enfes şarapla. Yemekten sonra yürüyüş yaparken Bacarat mağazasının önünden geçtik. Vitrinini böyle süslemiş, çok güzeldi.
Bu zamanlarda Paris inanılmaz güzel oluyormuş meğer. Her yer ışıl ışıl. Champ Elysee Bulvarındaki tüm ağaçlar ışıklandırılmış, kaldırımlar boyunca da Noel Marketleri açılmış. Cıvıl cıvıl, müzikler, insanlar...
Dün geldik Paris'e. Gündüz Marais tarafında gezdik. Gülserenciğimin Blogunda bahsettiği yerleri tek tek gezdik. Onun zevki bambaşka. Harika sergiler gördük Place de Vosges meydanındaki galerilerde. Öğlen yemeğini bu cafe de yedik ve ben bir kez daha anladım ki benim en sevdiğim mutfak Fransız mutfağı.
Tam karşısında bir peynirci var. Peynirci böyle olur dedirten cinsinden.
Akşam yemeğini de Serab Gencsu den aldığımız tavsiyeler üzerine Ecluse'de yedik. Peynir ve salam tabağı, enfes şarapla. Yemekten sonra yürüyüş yaparken Bacarat mağazasının önünden geçtik. Vitrinini böyle süslemiş, çok güzeldi.
Sabah erken kalktığımız için ilk gece biraz erken yattık.
İkinci gün, yani bugün ilk Madeleine'e gittik. Fouchon da kahve pasta yapalım dedik. Ama insan ne seçeceğini şaşırıyor, biz de hepsinin tadına baktık:))
Grand Palais'da Bulgari'nin geçmişten bugüne '125 yıllık müthiş Italyan' isimli bir sergisi var. Çok etkileyici. 1857 yılında Yunanistan'da doğan Sotiris Boulgaris'in nereden nereye geldiğini, sanatını anlatıyor. Serginin önemi ve güzelliğinin yanısıra sergileme düzeni de çok farkıydı. Zaten buralarda beni en çok bu etkiliyor. Güzelliğe bir güzellik daha katıyor. Bizde bir sergi gezerken hep bunu düşünmüşümdür. Sergilenen objeler çok daha farklı gözükebilir insanlara sergileme sistemine biraz daha fazla önem verilse.
Village Royal de çok güzel süslenmiş Noel için... Her yer kalabalık, herkes Noel alışverişinde.
Bir de tabi ki Vendome Meydanı... Gene abartmışlar:)))
Bu gece yemek Bar a Huites, Place de Vosges'de. Deniz ürünleri yiyeceğiz. Yarın da oradan resimler koyarım artık.
20 Aralık 2010 Pazartesi
1995 PARIS
Paris'e ilk gidişimiz. Hep hayal etmiştim ama bir türlü gidememiştim. Bu zamana kadar en çok birlikte seyahat ettiğimiz arkadaşlarımız Kırcalıoğlu ailesi ile birlikte 1995 Mayıs ayında bir bayram tatiline denk getirip hep birlikte Paris'in altını üstüne getirdik....
Dupleix'te güzel bir otelde konaklamıştık. Otel rezervasyonlarını vs Oasis Turizm yapmıştı. O zamanlar internet böyle değil:))) Otel araştırması falan yapamıyoruz. Gittiğimizde karşımıza ne çıkarsa...
Paris'i yürüyerek gezmek buna denirdi herhalde... Çocuklar, Omer bile ki o zamanlar daha çok küçüktü, hiç şikayet etmeden boydan boya yürüyerek gezdik heryeri. Monmart'tan St.Germain'e yürüyerek gittik. Şansımıza hava da çok güzedi. Nehirde tekne gezisi yaptık tabi ki...

Meşhur Champs Elysee de... Omer gene komiklikler yapıyor. Bir hafta boyunca o yorgunluğa rağmen, çok keyif etti ve gıkını çıkarmadı Ömer...
Sacre Coeur'de sokak satıcılarında alışveriş... Zeynep'in o zamanlarki Bon Jovi hayranlığı meşhurdu. Heryerde, her mağazada Bon Jovi t-shirt'ü aranıyordu Zeynep için. Hala bile bu seyahatten bahsederken Bon Jovi esprisi yapılır aramızda.
Paris'te yaşayan arkadaşımız Oya Delahay'in çocukları Timur ve Nil, Disneyland turumuzda bize eşlik ettiler. Hatta Disneyland'ı Timur gezdirdi bize diyebilirim. Bir akşam onların evinde yediğimiz yemeği de unutamam. Sağolsun Oya bizi çok güzel ağırlamıştı.
O zamanlar Nil, Emine'ye Mis mis taxi derdi. Sebebi de Emine'nin Nil'i böyle sırtında taşımasıydı. Oralarda da taşımış meğer. Şimdi resimlere yeniden
bakınca görüyorum ben de:)))
Sonrasında 2009 yılında gene en çok seyahat ettiğimiz arkadaşlarımızdan Filiz Özbilir'le gittik. Onu da anlatacağım burada. Yarın gene Filiz, Eşref ve ben 2010 Noel'ini geçirmeye Paris'e gidiyoruz. Bundan sonraki seyahatleri daha detaylı anlatabileceğim. Eskileri çoğunluk resimlerle anlatmaya çalışıyorum. Ama yenilerde bilgiler de olacak.
Dupleix'te güzel bir otelde konaklamıştık. Otel rezervasyonlarını vs Oasis Turizm yapmıştı. O zamanlar internet böyle değil:))) Otel araştırması falan yapamıyoruz. Gittiğimizde karşımıza ne çıkarsa...
Paris'i yürüyerek gezmek buna denirdi herhalde... Çocuklar, Omer bile ki o zamanlar daha çok küçüktü, hiç şikayet etmeden boydan boya yürüyerek gezdik heryeri. Monmart'tan St.Germain'e yürüyerek gittik. Şansımıza hava da çok güzedi. Nehirde tekne gezisi yaptık tabi ki...

Meşhur Champs Elysee de... Omer gene komiklikler yapıyor. Bir hafta boyunca o yorgunluğa rağmen, çok keyif etti ve gıkını çıkarmadı Ömer...
Sacre Coeur'de sokak satıcılarında alışveriş... Zeynep'in o zamanlarki Bon Jovi hayranlığı meşhurdu. Heryerde, her mağazada Bon Jovi t-shirt'ü aranıyordu Zeynep için. Hala bile bu seyahatten bahsederken Bon Jovi esprisi yapılır aramızda.
Paris'te yaşayan arkadaşımız Oya Delahay'in çocukları Timur ve Nil, Disneyland turumuzda bize eşlik ettiler. Hatta Disneyland'ı Timur gezdirdi bize diyebilirim. Bir akşam onların evinde yediğimiz yemeği de unutamam. Sağolsun Oya bizi çok güzel ağırlamıştı.
O zamanlar Nil, Emine'ye Mis mis taxi derdi. Sebebi de Emine'nin Nil'i böyle sırtında taşımasıydı. Oralarda da taşımış meğer. Şimdi resimlere yeniden
bakınca görüyorum ben de:)))
Paris Sokakları...
Sonrasında 2009 yılında gene en çok seyahat ettiğimiz arkadaşlarımızdan Filiz Özbilir'le gittik. Onu da anlatacağım burada. Yarın gene Filiz, Eşref ve ben 2010 Noel'ini geçirmeye Paris'e gidiyoruz. Bundan sonraki seyahatleri daha detaylı anlatabileceğim. Eskileri çoğunluk resimlerle anlatmaya çalışıyorum. Ama yenilerde bilgiler de olacak.
19 Aralık 2010 Pazar
KALKAN'A ILK GİDİŞ
Keşke daha önceden seyahat notları tutmaya başlasaymışım. Tarihleri çok net hatırlayamıyorum. Çocuklara bakıp aşağı yukarı bir yıl çıkarıyorum:)) 1989 falan herhalde. O sene Haşim Cemali ile katıldığım TED Kulübündeki bir Veteran Turnuvasında birinci olmuş, ödül olarak Kemer tatili kazanmıştım. O yaz biz, Cemaliler ve Tunçel ailesi bir haftalığına Kemer'e gittik. Çok keyifli, eğlenceli bir tatildi.

Zeynep'le Emine ipek boyama dersi aldılar ve her ikisi de benim için iki güzel hediye hazırlamışlar. Hala saklarım onları.
İşlerini çok ciddi yapıyorlardı:)))
Dönüş yolunu biraz uzatarak Kaş, Kalkan, Fethiye üzerinden yaptık. Kalkan'ı ilk kez bu seyahatte gördük. Yol üzerinde birisini arabaya aldık, Kalkan'a gidiyormuş. Hem onu Kalkan'a bırakırız hem de Kalkan'ı bir görmüş oluruz diye düşünüyorduk. Ama Kalkan'a gelince iki gece orada kalmaya karar verdik. Çok güzel bir kasabaydı. Sonrasında bir kaç kez gittik, her seferinde de aynı keyfi aldık. Şimdilerde nasıl bilemiyorum ama geçen sene Zeynep'le Sinan balayına oraya gittiler, gene çok güzeldi diyorlar.
Gittiğimizin ertesi günü bir tekne kiralayıp koyları gezdik.
Emine ile Zeynep kendilerini Kaptan zannettiler:))))
Emine komik kızdı:)))) Yol boyunca arabada uyur, geldiğimiz yerde uykulu uykulu dolanır, heryerin birbirine çok yakın olduğunu zannederdi:))))
Patara yı da ilk kez bu seyahatte görmüştük.
Ne kadar büyük, geniş, uzun bir kumsaldı. Çok da güzel kumu vardı. Caretta lar burada yumurtalarını bırakıyorlardı. Çok etkilenmiştim. Daha sona gittiğimizde aynı kalmadığını gördük.

Zeynep'le Emine ipek boyama dersi aldılar ve her ikisi de benim için iki güzel hediye hazırlamışlar. Hala saklarım onları.
İşlerini çok ciddi yapıyorlardı:)))
Dönüş yolunu biraz uzatarak Kaş, Kalkan, Fethiye üzerinden yaptık. Kalkan'ı ilk kez bu seyahatte gördük. Yol üzerinde birisini arabaya aldık, Kalkan'a gidiyormuş. Hem onu Kalkan'a bırakırız hem de Kalkan'ı bir görmüş oluruz diye düşünüyorduk. Ama Kalkan'a gelince iki gece orada kalmaya karar verdik. Çok güzel bir kasabaydı. Sonrasında bir kaç kez gittik, her seferinde de aynı keyfi aldık. Şimdilerde nasıl bilemiyorum ama geçen sene Zeynep'le Sinan balayına oraya gittiler, gene çok güzeldi diyorlar.
Gittiğimizin ertesi günü bir tekne kiralayıp koyları gezdik.
Emine ile Zeynep kendilerini Kaptan zannettiler:))))
Emine komik kızdı:)))) Yol boyunca arabada uyur, geldiğimiz yerde uykulu uykulu dolanır, heryerin birbirine çok yakın olduğunu zannederdi:))))
Patara yı da ilk kez bu seyahatte görmüştük.
Ne kadar büyük, geniş, uzun bir kumsaldı. Çok da güzel kumu vardı. Caretta lar burada yumurtalarını bırakıyorlardı. Çok etkilenmiştim. Daha sona gittiğimizde aynı kalmadığını gördük.
15 Aralık 2010 Çarşamba
ÇIFTLIK ADASI
Çiftlik Adası ile 1979 Ağustos'unda tanıştık. Kuzenim Nurhayat o yıllarda Erginer ile evli. Erginer, Çiftlik Adasında Nevzat Feyzoğlu'na bir ev yapıyor. Biz de bir mavi yolculuk sonrası davet üzerine onlara gidiyoruz. Ev daha inşaat halinde, dolayısıyla herkes çadırlar da kalıyor. Nevzat bey bizi de bir çadırda ağırladı. Orada ev yapmak bir hayal. Malzemeler, elektrik, su vs herşey anakaradan taşınıyor.
Nevzat beyle tanışmamızdan sonra kışları birlikte kayağa gitmeye başladık. Dostluğumuz devam etti. Aslında Nevzat beyin oğlu Ömer benim ilkokuldan sınıf arkadaşımdı ama biz Nevzat beyle arkadaşlık etmeye başlamıştık.
1986 yılında Nevzat bey ve eşi Çiğdem hanım 'cefasını çektiniz, şimdi de sefasını sürmeniz için ada'ya bekliyoruz' dediler. Biz de ailecek bir hafta geçirmeye gittik Çiftlik Adasına. Gerçekten çok güzel olmuştu herşey. Ev, misafirhane, dikilmiş binlerce fidan artık büyümüş, Ada'yı orman haline getirmişti.
Kızlar artık balık gibi yüzüyorlardı ama Eşref'in de dibinden ayrılmıyorlardı...
Ada'dan sonra bir kaç gün de Marmaris'te kaldık. O zamanlar Marmaris sakin, keyifli bir yerdi. Yıllar sonra tekrar gittiğimde gözlerime inanamadım. Kalabalık, heryer lokanta, turistik bir hal almış. Ama heryer böyle değil mi... Çiftlik adası da satılığa çıkmış. Umarım alan kişi de en az Nevzat bey kadar oranın keyfini çıkarabilecek biri olur.
Nevzat beyle tanışmamızdan sonra kışları birlikte kayağa gitmeye başladık. Dostluğumuz devam etti. Aslında Nevzat beyin oğlu Ömer benim ilkokuldan sınıf arkadaşımdı ama biz Nevzat beyle arkadaşlık etmeye başlamıştık.
1986 yılında Nevzat bey ve eşi Çiğdem hanım 'cefasını çektiniz, şimdi de sefasını sürmeniz için ada'ya bekliyoruz' dediler. Biz de ailecek bir hafta geçirmeye gittik Çiftlik Adasına. Gerçekten çok güzel olmuştu herşey. Ev, misafirhane, dikilmiş binlerce fidan artık büyümüş, Ada'yı orman haline getirmişti.
Kızlar artık balık gibi yüzüyorlardı ama Eşref'in de dibinden ayrılmıyorlardı...
Ada'dan sonra bir kaç gün de Marmaris'te kaldık. O zamanlar Marmaris sakin, keyifli bir yerdi. Yıllar sonra tekrar gittiğimde gözlerime inanamadım. Kalabalık, heryer lokanta, turistik bir hal almış. Ama heryer böyle değil mi... Çiftlik adası da satılığa çıkmış. Umarım alan kişi de en az Nevzat bey kadar oranın keyfini çıkarabilecek biri olur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)