13 Aralık 2010 Pazartesi

2010 KURBAN BAYRAMI

Seyahatlere yakın tarihten başlamak daha kolay tabi. O nedenle ilk olarak geçtiğimiz Kurban Bayramı tatili ile başlayacağım. Ama zaman içinde geçmiş yıllara gidip gidip geri geleceğim... 

Kurban Bayramında Eşref, Emine ve ben Çeşme'ye gitmeye karar verdik. Uzun zamandır ailecek tatil yapamıyorduk. Zeynep bir senedir eşiyle gidiyor seyahatlere. Biz de sakin bir bayram tatili geçirelim dedik. Havalar çok güzel gidiyordu ve aynı zamanda o taraflarda hem Nergis-Neşet hem de Zerrin-Ahmet vardı. Nergisle Neşet İzmir'de, Zerrinle Ahmet Uzunkuyu'da yaşıyorlar. Bu tatilde birlikte olabilecektik. Nars Ilıca Otel de yerimizi ayırttık.

Sabah 07:00 vapuru ile Pendik'ten Yalova'ya geçtik. Yalova'dan sonra güneşli, sıcak bir havada 5 saatte Çeşme'ye vardık. Nars Otel Ilıca'da Kumrucu Hüseyin'in hemen arkasında, deniz kıyısında, müşterilerinin rahat etmesi, kendini iyi hissetmesi için elinden geleni yapan çok güzel bir otel.  Restorasyon ve dekorasyonu çok başarılı.
Arka bahçesinde Termal Havuz var. Su 58 derece geliyormuş derinden. Kullanmak istediğinde haber veriyorsun 44 dereceye indiriyorlar suyu. Bu bile çok sıcak, suyun içinde terliyorsun. Son gün keyfini çıkardık havuzun:)))
 Otelin en güzel şeylerinden biri de kahvaltısı. Kahvaltıda sadece beyaz peynir ve zeytin yiyen ben:)) üç gün boyunca mükellef kahvaltı ettim Çeşme'de. Ekmekleri kendi fırınlarında yapıp masaya sıcacık getiriyorlar.

Bayramın ikinci günü Nergisler de geldiler. Birlikte Alaçatı, Port Alaçatı taraflarını gezdik. Alaçatı her zamanki gibi güzel. Kalabalıktı. Insanlar sokaklarda yemeklerini yiyorlardı. Ogleden sonra Zerrinlere gittik. Zerrinle Ahmet'in Tarçın adında bir köpekleri var. Dünya şekeri...

Nergisle Neşet gelirken Sıcak Şarap malzemesi getirmişler. Lohusa şekerini arayışlar sonunda Çeşme'den bulduk. Neşet şarabımızı hazırladı, bu yılın ilk sıcak şarabını Uzunkuyu'da Erülgelerin evinde içtik hep birlikte...
Ilıca, Şifne, Paşalimanındaki güzel evleri gezdik. Bu kadar güzel bir havada ve bayram tatilinde hepsinin panjurları kapalı duruyordu. İzmirliler yazlıklarını sadece iki ay kullanıyorlar galiba.  O evlerin birinin bahçesinde çok güzel bir ağaç gördüm... Bilmediğim bir ağaçtı.. Sonradan öğrendim ki galiba bu ağacı bir tek ben bilmiyormuşum:)))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder